30 Ekim 2019 Çarşamba

Dünya tasarruf günü🌸

Farkında mısınız nasıl da çok ve hızlı tüketiyoruz her şeyi. Dünyada olması gereken düzen maalesef bozuluyor. Hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. Hiç araştırıyor musunuz kaç canlının nesli tükenmiş yada tükenmek üzere, veya buzulların eriyip erimediğinden haberdar mısınız?.Halbuki herhangi bir magazin haberi olsa bir çoğunuz bilirdi diye düşünüyorum. Hepinizin elinde şu akıllı telefonlar var. Sosyal medya öyle değişik bir şey ki iyiye kullanılsa, tek tıkla koca bir kesime ulaşabildiğimiz! Türkiye cennet bir ülke, verimli toprağı, üç tarafı denizlerle kaplı falan ama üretim yok oluyor.Maalesef her konuda üretim o kadar az ki! Onun dışında çılgın bir tüketici toplum var. “Yaaa çok ucuz inanabiliyor musun” diye başlayarak bir çok alışveriş yapıyoruz. Hepimiz yapıyoruz ben yapmıyorum diye bir şey yok. Ama doğru yapmıyoruz bence. Yaptığınız alışverişlerin kaç tanesi gerçekten ihtiyaca yönelik?Kaçınız dışarıda yediğiniz yemekleri bitiriyorsunuz? Uyumadan önce evdeki prizleri kontrol ediyor musunuz? Hadi ufak bir beyin fırtınası yapalım her birlikte. En son yaptığın alışverişin bir aciliyeti yoktu bencede. Ama aldın, anlık bir mutluluk. Şu kredi kartları yüzünden daha gelmeden giden maaşlara diyecek hiçbir şey bulamıyorum zaten. Tabakta bitmeyen yemeklere gelince onca aç varken, tabağında sana sunulan yemek için kaç üretici çalışıyoru düşünerek yemeni istiyorum. Olayları dramatize etmiyorum sadece gerçekleri düşünüyorum. Dolabında giyilmeyi bekleyen kıyafetleri de yeni sahipleri ile buluştur bence. Çünkü onları zayıflayınca giyeceğim, bir gün toplantı olursa giyeceğim vb diye diye giymeyeceğini hepimiz biliyoruz. Bugün dünya tasarruf günü.Gerçekçi olarak hedefler koyalım mesela önümüze. Gerçekçi diyorum çünkü biliyorum ki büyük sözler söylenince istikrar kısa sürer. Bir yerde okumuştum sabır et ayda verdiğin 1 kg yılda 12 kg yapar ve kalıcı olarak bedenin düzene girer yazıyordu. Ne kadar doğruydu aslında. Çünkü genelde hooop birden zayıflarım ayda 6 kg veririm dediğimizde o kiloları versek de hızlıca ve fazlasıyla geri alıyoruz. Bu örnekle bir çoğunuza ne demek istediğimi anlatabilmişimdir sanırım. Şimdi mesela bugün yatmadan elektrik tasarrufu için fişleri bi çekelim. Dışarıda yediğimiz yemeği bitirmezsek paket yaptıralım. Bir sonraki öğün yiyelim veya yiyecek biri ile paylaşalım. Gardroplarımızı en kısa sürede ayıklayalım ki önümüz kış, ihtiyacı olan illa ki birileri bulunur. O çok beğendiğimiz şeyi almak çok önemli değil, ha cebinde paran var mı mesela bu ay birine bağışçı ol, İnan çok iyi hissedeceksin. Veya almış gibi davran, o çok beğendiğin şeylerin parasını bir kenara at, sonrasında biriken o paralarla seyahat et mesela😍 Yeni yerler görmenin ve yeni insanlarla tanışıp, hikayelerini dinlemen paha biçilmez bir olay.Ardından artık konuşacak bir konun var. Kahve içerken veya  bir akşam yemeğinde buluştuğun arkadaşlarına bunları anlat. Damlaya damlaya göl oluyor.Güven bana🙏🏻Hadi sana inanıyorum💛

25 Ekim 2019 Cuma

Değerlerimiz💛

Ben çocukken 8 yaşındaysanız hayat bazen gerçekten çok zor diyen bir tek Cedric vardı. Hayat zor değildi gerçekten. Sabah kahvaltısından sonra hop aşağıya iner mahalledeki arkadaşlarımızla oynardık. Apartmanın altından annemize seslenir para veya su isterdik. Öğlen uykumuz vardı. Uyumazsak büyüyemezdik çünkü. Çünkü annelerimizin ağzından çıkan hatta bazen hiç konuşmadan misafirlerin önünde gözleri ile bize anlattıklarını anlardık. Saygı vardı.Öğle uykusu sonrasında tekrardan iner sokak lambaları yanana dek zaman hızlıca akıp giderdi. Hatta bazen gece 12 ye kadar aşağıdaydık çocuk halimizle. Bakkal açıktı çünkü apartmanın altındaki restoran künefeci de açıktı. Hatta bizim için bazen su ve tualet ihtiyaçlarımızın yeriydi. Güven vardı. Sevgi içten samimi sevgi sahiden vardı. Paylaşmayı biliyorduk. Günaydın, iyi günler, iyi akşamlar, selam söyle , merhaba hayatımızın olmazsa olmaz sihirli kelimeleriymiş meğer. Teşekkür ederim ah teşekkür ederim ne de güzel bir cevap! Şimdi büyüyorum her geçen gün daha da öğreniyorum. Gözlemliyorum ne mi görüyorum? Kapısını açınca kapı sesini duyduğu komşusunu görmemek için oyalananları, aynı asansöre binmemek için koştur koştur gidenlerimizi, hiç tanımadığınız biri ile göz göze geldiğinizde bir merhaba, günaydın dediğinizde yanlış anlaşıldığınızı altında farklı şeyler düşünüldüğünü, otobüste sizden yaşça büyük birine yer verdiğinizde bunu hakaret saydığını yada vermediğinizde saygısız ve terbiye almamış olduğunuzu düşünenleri, telefonla birini aradığımızda nasılsın demeden nerdesin, naptın,eee o iş noldu veya gelirken şunu alsana dediğimizi, hayatınızda küçük büyük herhangi bir şeye teşekkür edilmediğini hatta yapılan şeyin zaten zorunda,onun işi bu diye de eklendiğini ve daha neler neler görüyorum. Çok üzülüyorum.. Biz kapı sesi duyunca asansörü tutup bekleyen çocuklardık,teşekkürler ,hayırlı işler, iyi günler ,iyi akşamlar, selamlar bizim olmazsa olmazlarımızdı. Küçüğü büyüğü birinin diğerinden daha çok parası vardı diye ya da arabası evi işi daha güzel diye hor görmezdi. Saygı, sevgi, güven, samimiyet vardı evet en çok ihtiyaç duyduğumuz samimi niyet vardı. Altında bir şey yatıyor mı diye düşündürmeyen. Evet hayat bazen çok zor belki ama biz bu değerlerimizi kaybedersek daha da zorlaşmaz mı? İnsanın insana ihtiyacı her zaman olacak olacaktır.Lütfen önem verin, değerlerimizi öğretin,koruyun. İyilikler hep sizinle olsun💛

1 Ekim 2019 Salı

Bim bam bom çok şükür dostlar benim de artık bir blog sayfam var🥳




Hayat bu biraz sonra başımıza ne geleceğini bilmeden yaşıyoruz. Sürprizlerle dolu geçiyor.
Zaman bu hiçbir şey anlamadım dedirten,geçmiş gelecek derken anın tadını sindire sindire yaşayamayacağımız kadar hızlı geçiyor.
İnsan bu konuştuğu bütün büyük lafları önce bir güzel yiyor, yapmak isteyip de yapamadıklarını ha imkan doğrultusunda ha da cesaretsiz olduğundan başkalarının yaptığını görünce hadsizce eleştiriyor, yadırgadıklarını da mutlaka yaşıyor. Unutamam diyor belki unutamıyor ama alışıyor, “ben asla” diye başlayıp konuştuğu her şeyi “mutlaka” yapıyor. Bir bakıyor ki hayatı öyle ya da böyle geçiyor. 
Toplumca ne kadar acımasızca ve düşüncesizce tüketiyoruz toprağımızı, malımızı, kazancımızı, ilişkilerimizi, değerlerimizi..
Çok şey var yazmaya başladığım ama tamamlayamadığım. Yavaş yavaş hepsi tamamlanacak diye umuyorum.
Bugün uyandım, sabah yürüyüşümü yaptım ve kendime bir kahve ısmarlayayım dedim. 


Hep başkalarına ısmarlıyoruz sonuçta neden kendimize ısmarlamayalım ki? :) Derken kahvemi yudumlarken bi ilham geldi. Her geldiğinde tamamlanamıyor yazılar tabii😬 Hazır kafam boş, yalnızlığımın tadını çıkarıyorken başladım yazmaya. Gözlem yapmayı her zaman çok sevmişimdir. Herkesin bambaşka bir telaşı var. İstanbul’da da çok severdim yalnız bir yerde oturup telaş içinde koşuşturan insanları izlemeyi. Yepyeni tecrübeler edindiğimi düşünüyorum her geçen anımda. Tümünü yavaş yavaş yazmayı diliyorum.Bugün 1 Ekim madem bugüne gelsin bu yazım. Hazır yeni bir hayata alışma süreci yaşıyorum. Beni bilenleriniz biliyor ama hemen adapte olurum, kendimden eminsem de radikal bir şekilde kararlar alabiliyorum. Bakalım hep söylerim sağlık olsun da gerisi gerçekten bir şekilde geliyor. Fotoğraflarımın altlarına yazardım eskiden bu tür yazılarımı ama şimdi bim bam bom çok şükür dostlar benim de artık bir blog sayfam var diyorum ve bu yazıyı buraya bırakıyorum.🥳 Gönlünüzce olsun her şey🙏🏻 Sağlıklı sevgiyle kalın😘

14 Eylül 2019 Cumartesi

İrem ben🙋🏼‍♀️



Evet o gün bugünmüş.🥳 Yazıp çizip kendime sakladığım ara sıra fotoğraflarımın altına döktürdüğüm zamanların yepyeni başlangıcına merhaba diyebilirim. Aman herkes de yazıyor önüne gelen konuşuyor gibi..Yok yok hiç de öyle kolay değil, ben size söyleyim. Aklınızdakileri,birikimlerinizi yazıya dökerken öylece zorlanıyormuşsunuz ki! Aman hangi dil daha doğru derken, bir çok harika yazarın ya işinden ayrılmış, ya çıkarılmış, ya da kendi kabuğunda kendi yolunda yürüdüğü bu dönemde bu işe başlamak da ne kadar doğru oldu bilemiyorum😬Yazmak mı çekmek mi dedim kendime? Teknolojinin ışık hızından bile hızlı geliştiği bugünlerde..Cidden gördüğünü çekmek hem eğlenceli, hem basitmiş yaşadım(“Bu benim düşüncem” şimdi bir çok yorum gelebilir diye açıklıyorum hahahah) Bu arada anı yaşamayı da çok seviyorum. Çekmek özgürlüğümü kısıtlayabilir diye de düşündüğüm oldu. Peki ya yazmak? Ufak ufak yazıp bırakabiliyorum mesela.Yazmayı çok seviyorum zaten. Eee tamam öyleyse ilk ne yapmam gerektiğini bir araştırayım; bir blog sitesi, o nasıl kurulur araştır bul amatörce aç derken buradayım. Eminim ki daha sonra geliştiririm ama şimdilik bununla başlayalım. Başka ne lazım? Telefonum. Yani bilgisayar bile değil süper😍Şarjım mı az taşınabilir şarj aletim var. O da bitti mi endişelenme kağıdım kalemim yeter. İşte hepsi bu kadar! Hoşbuldum o zaman! İlk yazı madem biraz tanıtayım kendimi. 24 Temmuz 1993 yılında Hatay’da ikiz kardeşim Ecem ile birlikte dünyaya gözlerimi açtım. Çok şanslıyım ki 4 kız kardeşe sahibim onlar aynı zamanda benim en yakın arkadaşlarım. 

 

Canım annem ve babam çok özeller. Güzel anılar biriktirdiğim şeker gibi arkadaşlarım,dostlarım var ki onlar benim seçtiğim ailem. Geniş ailem kuzenlerim💗Bir günün 24 saatinin 7 saati uyur kalan zamanı hiç boş geçirmem. Zaman nakittir benim için. Kafamdakini yaparım genelde. Kendi yolumda yaşıyorum hayat denen bu serüveni. Ha bir de gönüllüyüm, zamanım ve sağlığım yerinde oldukça da iyilik için bir şeyler yapmaya devam edeceğim. Çok şey var burada anlatacağım. Tecrübeler,öneriler,değerler,gözlemler.. Her şeyden önce kendim için yazacağım ama. Seviyorum çünkü, daha önceden yazdığım şeylere geri dönüp bakmayı, o anları anımsamayı. Seversiniz belki sizde, yaşarsınız benle birlikte.
Öyle işte İrem ben. Tozar gezer, içer yer, yazar okurum.